Estetik giyinmek gibidir. Sizi ifade eder, tarzınızı ortaya koyar. Zaten en değerli giysimiz değil midir derimiz? Ve onun aksesuarları değil midir burun estetiği yüz ve memeler. Ne yaparsanız yapın doğal görünmeli, doğası bozulmamalı. Onu örten deriye ve altındaki ruha uygun olmalı. Onu çevreleyen kaş, göz, elmacıklarla bütünleşmeli. Tarzınızı yansıtmalı ki bu tarz sizin imzanız olmalı. Elbette dönemin modasına göre burnunuzu değiştiremezsiniz yada bugün daha seksi görüneyim diye meme boyutunuzu günübirlik arttıramazsınız. Bu nedenle estetik tasarımınızda her günün ortalaması bir kimliği ortaya koyarsınız. Ruh halinizin ortalaması da sizi siz yapan kalıcı çizgileri taşır. Nasıl ki başka bir modelin üzerindeki elbise bazen size yakışmaz, estetik cerrahide de oluşturulan eseri başkasında görüp kendinizde talep etmek de doğru değildir.
Beğendiğiniz bir burnu yada kaşı kendi yüzünüze taşımaya karar vermeden önce yüzünüzün güzelliklerini ve tarzını keşfetmek daha heyecanlı bir serüven olacaktır. Herkes güzel bir burundan bahsedebilir, fakat “asil bir burun” neden talep edilmez? Bir burnun hem güzel hem de asil olabilmesi mümkün müdür? Olmak istediğiniz “size “ odaklanın, nasıl doğduğunuza değil. Bunun iş yaşantınıza ve sosyal hayatınıza yansımalarını düşünün. Her şey daha mutlu ve karizmatik “siz” için değil mi? Tüm tabiatın yaptığını yapıyoruz: görünen tarafımızla var oluyoruz. Binlerce yıllık kültürümüz bize tersini aşılamaya çalışsa da göründüğümüz kadar varız. Doğum ve ölüm anımız arasında nasıl ve ne şekilde yaşayacağımız da bize bağlı. Uyumu, estetiği ve “sizi” seçmek “size” bağlı.
